Gazze’nin direnişi, halkın “Kurtarın bizi Hamas’tan!” dememesi anlamına mı geliyor?

Gazze halkının, Allah’a teslimiyet içinde mücadele etmesini anlamlandırmak için birkaç düzlemde değerlendirmek gerekir.

Bu konu, sadece siyasi değil; aynı zamanda

- Dini,

- Sosyolojik ve

- Varoluşsal boyutlar içeriyor.

Direnişin Anlamı: Siyasi ve Varoluşsal Bir Tercih

- Hamas’ın teslim olmaması, birçok gözlemci tarafından irrasyonel bir inat gibi görülse de, aslında bu tutum Hamas açısından rasyonel bir stratejidir. Çünkü teslimiyet, askeri ve siyasi olarak örgütün varlık nedenini ortadan kaldırabilir.

- Gazze halkı ile Hamas arasındaki bağ, İsrail’in uyguladığı yoğun saldırılara rağmen kopmamış, aksine güçlenmiştir. Bu da direnişin halk nezdinde meşruiyetini koruduğunu gösterir.

- Teslimiyetin alternatifi, sadece silah bırakmak değil; aynı zamanda siyasi aldatmacaya açık hale gelmek anlamına gelir. İsrail’in daha önceki ateşkes anlaşmalarını tek taraflı bozması, Hamas’ın güven krizini derinleştirmiştir.

Dini Teslimiyet ve Direnişin Kutsallığı

- Gazze’deki direniş, sadece siyasi değil, aynı zamanda dini bir vecibe olarak görülüyor. Hamas’ın “Aksa Tufanı” adını verdiği operasyon, bu mücadelenin Mescid-i Aksa’yı savunma motivasyonuyla yürütüldüğünü gösteriyor.

- Halkın dini inancı, direnişi anlamlandırma biçiminde önemli rol oynuyor. Örneğin, son nefesinde namaz kılamadığı için Allah’tan af dileyen bir sağlık görevlisinin görüntüsü, bu inancın halk tabanında nasıl bir direniş psikolojisine dönüştüğünü gösteriyor.

- Bu bağlamda, Gazze halkının “Allah’a tam teslimiyetle” direnişi sürdürmesi, bir tür imanî duruş olarak okunabilir.

Küresel Vicdan ve Sembol Olma Hali

- Gazze, bugün sadece bir coğrafya değil; küresel vicdan için bir insanlık sınavı haline gelmiştir.

- Direnişin sürmesi, Filistin davasını yeniden uluslararası gündeme taşımış, özellikle Batı’da genç nüfus arasında İsrail karşıtı tutumları artırmıştır.

- Bu nedenle, Gazze’nin direnişi, sadece yerel bir mücadele değil; küresel bir sembol haline gelmiştir.

Gazze halkının o kadar zulme rağmen “Kurtarın bizi Hamas’tan” Dememesi Ne Anlama Geliyor?

- Bu tür bir söylemin halktan çıkmaması, Hamas’ın halk nezdindeki meşruiyetini ve direnişin halk tarafından sahiplenildiğini gösteriyor.

- Halk, yaşadığı tüm acılara rağmen, direnişi bir onur ve iman meselesi olarak görüyor. Bu da, dışarıdan bakıldığında anlaşılması zor ama içeriden bakıldığında son derece tutarlı bir duruştur.

Sonuç

Gazze’nin direnişi, sadece bir siyasi hareketin değil, bir halkın imanla, onurla ve bilinçle verdiği bir mücadeledir.

“Allah’a tam teslimiyet” içinde sürdürülen bu direniş, modern çağın en çetin sınavlarından biri olarak insanlığın vicdanına sunulmuştur.

Bu yüzden Gazze, sadece bir şehir değil; bir direniş ahlakı ve inanç sembolüdür.

Gazzelilerin dinde kardeşi olan bizlerin insanı olarak asıl yapması gereken şeyin; -Gazze direnişini ve Hamas ile Gazzeliler arasında kurulan Gönül köprüsündeki ünsiyeti anlatması…

Ama kime anlatması?

Önce nefsimize.

Ailemize, mahallemize, akrabalarımıza...

Usulü dairesinde devlet adamlarımıza…

Türkiye’de yaşayan müslümanlar Gazze’nin Anadolu topraklarına ait olduğunun vurgulanması! Gazze’nin; Anadolu’yu savunmak için, dış savunma hattı vazifesini; 2 milyondan 1 buçuk milyona düşmüş nüfusuyla ortaya koymasını iyi anlamamız ve anlatmamız gerekmektedir.

 - Hepimizin üzerine düşen sorumluluk ‘samimiyet’ ile GAZZE DAVASINI GÖNÜLDEN hissederek Hazreti Hacer validemiz gibi bir gönül ıstırabıyla Safa ve Merve tepeleri arasında dehşete düşmüşçesine Anadolu topraklarında koşturmaktır!

- Eğer samimice gayret edersek, Allah’ın yardımı yakındır.

- Gelin niyetlerimizi tashih edelim amellerimizi tashih edelim.

- Gelin onca çocuk şehit olurken kadınlar tecavüze uğrarken. Acze düşmüş dedeler, acüze annelerimiz çaresizlikten kıvranırken, ehli küfrün gösterdiği tepkiler kadar tepki gösteremeyen bizler tövbe edelim.

- Gelin tevbe suresini bir daha tadat edelim.

- Kâ‘b bin Mâlik, Hilâl bin Ümeyye, Mürâre bin Rebî’den ders alalım.

- Mazeretlerimizin arkasına sığınmadan  millet olarak sağlam bir duruş sergilesek devletlerimize cesaret veririz .her şeyi devletten beklemeden muvahhid müslümanlar olarak cihadı alnımızın çatına vuralım.

O zaman en imkansız görülen yerden, çölden, su fışkırtmaya Kadirdir Allah!

Bunu nasıl yapmalı?  Allah’ın ipine sarılarak kardeşlik duygularımızı geliştirerek

Tesbih tanelerindeki gibi birlikteliği sevgi ile sağlayarak! Emrolunduğu üzere küslüğü ve kan davalığını bırakıp kardeşçe omuz omuza saf tutarak!

Ümmetin alimlerinin bu noktada önder olarak sahada daha aktif rol üstlenerek ..

Gönül ister ki ümmetin âlimleri de bir gemiye binse, Gazze’ye doğru yola çıksa ve cihad fetvasını gemiden açıklasa…

Aahh! Belki o zaman günümüzün tevbesi kabul olan Kâ‘b bin Mâlik, Hilâl bin Ümeyye, Mürâre bin Rebî’si oluruz. 

Yazar Hakkında