![]()
Emin ŞEKERCİ
sekerciemin7@gmail.com
İznik Şifresi ve Devlet Aklı: Papa 14. Leo
03/12/2025
Geçtiğimiz hafta, Türkiye sadece dini bir lideri ağırlamadı, yüzyıllık hesaplaşmaların, dünya üzerinde devam eden savaşların gölgesindeki jeopolitik satrancın ve Yeni Türkiye’nin diplomatik gündeminin tam ortasında yer aldı. Gelin, manşetlerin tozunu silkeleyip bu seyahatin derinliklerine inelim. 1. Neden Şimdi, Neden İznik? Seyahat planının kalbinde, Hristiyanlık tarihinin en önemli kavşaklarından biri olan Birinci İznik Konsili’nin 1700. yıl dönümü vardı. Tabi ki Vatikan’ın ‘Apostolik Yolculuk’ dediği bu seyahat, sadece dualarla örülü bir tarihi gezi değildi. Papa, İznik Gölü’nde sular altında kalan o kadim Bazilika kalıntısı üzerinde Fener Rum Patriği Bartholomeos ile aynı safı paylaştığında, dünyaya verilen mesaj gayet açıktı: ‘Roma ve İstanbul birdir.’ Bu mesajın alıcıları ne Katolikler ne de Türk halkı; mesajın doğrudan adresi Moskova idi. Ukrayna savaşıyla Batı’dan kopan Rus Ortodoks Kilisesi’ne karşı, Papa ve Bartholomeos, İznik’te "Batı Bloku Hristiyanlığı"nı tahkim ettiler. Yani İznik’teki o ayin, aslında Putin’in "Üçüncü Roma" iddiasına karşı çekilmiş teo-politik bir restti. 2. Ankara’nın Fırsatçılığı Akıllara takılan en olağan soru da şu; ‘Müslüman Türkiye’ neden bu birleşmeye ev sahipliği yaptı? Ankara bu tiyatroya mecburen mi dahil oldu? Cevap her zaman olduğu gibi diplomasinin perde arkasında saklı: Hayır, Türkiye bu oyuna mecburen dahil olmadı, sahneyi bizzat kuran da yöneten de Türkiye idi. Devlet aklı, bu ziyareti üç katmanlı bir "kaldıraç" olarak kullandı: 1. Ekonomik Vitrin: Batı sermayesine ve kredi derecelendirme kuruluşlarına, "Türkiye, içine kapanık radikal bir ülke değil; Papa’yı en üst düzeyde ağırlayan, Batı kulübünün uyumlu bir üyesidir" mesajı verildi. 2. Egemenlik Kontrolü: Fener Rum Patrikhanesi’nin Vatikan ile kontrolsüz bir yakınlaşmaya girmesi yerine, süreç "Devlet Protokolü" altına alınarak Ankara’nın gözetimine sokuldu. 3. Turizm Rantı: İznik’in "İkinci Efes" veya "Hristiyanların Kabe’si" olarak markalanması, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın on yılda yapamayacağı reklamı üç günde yaptı. Türkiye, evinde sakladığı tarihi sandığı açtı; hem misafirin gönlünü aldı hem de evin değerini artırdı. Buna uluslararası ilişkilerde "Stratejik Otonomi" denir. 3. Sokağın NabzıPapa diplomasi yaparken, Türk kahvehanelerinde bambaşka bir gündem hakimdi. Dan Brown romanlarını aratmayan bir dezenformasyonla çalkalandı: "Gizli İncil." Halkın bir kısmı, Papa’nın İznik’te 325 yılında saklanan "Gerçek İncil"bulmaya veya yok etmeye geldiğine inandı. Oysa Vatikan’ın derdi arkeoloji değil, Ekümeniklik idi. Milliyetçi ve ulusalcı kanadın asıl korkusu, Papa’nın Bartholomeos’a "Ekümenik Patrik" diye hitap etmesiyle Lozan’ın delindiği ve Fener’in "Vatikanlaşma" sürecine girdiğiydi. Sokak efsaneyi konuşurken, devlet ve entelektüel kesim bu egemenlik tartışmasına odaklandı. 4. Kırmızı Çizgi: AyasofyaZiyaretin en gerilimli fay hattı şüphesiz İstanbul’du. Vatikan’ın Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nde Papa için bir "ibadet anı" yaratma isteği, Ankara’nın "Burası artık camidir" duvarına çarptı. Papa’nın Ayasofya’ya bir "Devlet Başkanı" statüsünde, turistik ve diplomatik nezaketle bile girememesi, içeride istavroz çıkarmak veya diz çökmek gibi "ibadet" sayılacak ritüellerde bulunamaması, krizin aşılmasını sağladı. Eğer Papa o kubbenin altında diz çökseydi, ziyaretin "barış" havası Pazar günü yerini kaosa bırakabilirdi. Henüz olma ihtimali üzerinde bile çalkalanan Türkiye Siyaseti, olayın yaşanmasını kaldıramaz ve ciddi siyasi krizle baş başa kalınabilirdi. Sonuç: Eksen Kayması mı, İnce Ayar mı? Papa 14. Leo uçağına binip Lübnan’a giderken, arkasında cevaplanması gereken büyük bir soru bıraktı: Türkiye saf mı değiştiriyor? Cevap hayır. Türkiye gemisi rotasını Batı’ya kırmadı; sadece fırtınalı denizde (ekonomik kriz ve bölgesel yalnızlık) gemiyi dengelemek için dümeni biraz sağa yatırdı. Papa ziyareti, Türkiye’nin Batı’ya teslimiyeti değil; Doğu ile pazarlık yaparken elini güçlendirmek, Batı ile konuşurken de "vazgeçilmezliğini" hatırlatmak için kurguladığı bir güç gösterisiydi. Görünen o ki; Papa duasını etti, Bartholomeos prestij kazandı, Türkiye ise hem "iyi ev sahibi" oldu, hem de Batı ile arasındaki buzları eritti. Tiyatro bitti, perdeler indi. Ama İznik’te atılan o imza, önümüzdeki 50 yıl boyunca Hristiyan dünyasının ve Türkiye’nin dış politikasının referans noktası olmaya devam edecek inşallah. Yazar Hakkında Emin ŞEKERCİ |
|
|
Yorumlar |
| Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |