• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • https://www.facebook.com/alemdardernegi
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=+905326474501
  • https://www.twitter.com/alemdardernegi
  • https://www.instagram.com/alemdardernegi
  • https://www.youtube.com/alemdardernegi
    • Ara tatil sonrası öğrencilerimiz ile buluştuk
    • "Türkiye'nin Önderleri" Nevşehir derslerimiz devam ediyor.
Üyelik Girişi
Site Haritası
Takvim
Site Menüsü
Hamdi ÖZ
hamdioz1@hotmail.com
Bağa Gel Bostana Gel - 3
26/07/2025


Düşünebiliyor musunuz? Allah’ın kudret ve tekvin sıfatının bir eseri olarak küçücük bir karpuz çekirdeği topraktan iki kanat üzere yapraklı bir bitki olarak çıkıyor. Sonra toprağa bağlı ince fiberoptik kablolar misali uzanıyor, çiçek açıyor, büyüyor ve kocaman bir meyve oluyor. İki karpuz bir koltuğa sığmıyor maşaallah.

Karpuz sözcüğünün Türkçesi Büken’dir. İbn-i Haldun, farklı iklim-coğrafya, bitki örtüsü ve beslendiği ürünler ile yaşayan insanoğlunun zamanla beyin sapının, beden, ağız, diş ve dil yapısının değişime uğradığını ve lehçe farklılıklarının oluştuğunu söyler. Bu yüzden Araplar karpuza "el Betih" derken Almanlar "Wassermelone" der. Sulusaray lehçesinde karpuza bostan, ham bostana şalak ve içini yemiş bostana porsuk denir. Aynı familyadan olan kavunun hamı kelek, güzel kokulu yavrusu şemele olarak bilinir.

Aman canım karpuz deyip geçmeyin. Yaz mevsiminin en sevilen meyvesi karpuzun sağlığa birçok faydası vardır. Susuzluğu giderir, iştahı açar, karındaki kurtları döker, mesaneyi temizler, cinselliği artırır, baş ağrısını hafifletir. A ve C vitaminleri, potasyum ve likopen içeren besin deposudur. Sinir ve sindirim sistemini düzenler. Kalp sağlığını korur. Cilt sağlığını iyileştirir. Bağışıklık sistemini ve görmeyi güçlendirir. Kan basıncını düşürür. Günde iki porsiyon (300 gr.) tüketilmesi kafidir.

Anavatanı Kuzey Afrika olan karpuz üretiminde Türkiye dünya üçüncüsüdür. Yalnız; tarlada kilosu 3.00-TL’den alınan karpuzun pazarda 10.00- TL’ye marketler zincirinde 15.00-TL’ye satılmasının sebepleri araştırılmalı, müstahsil ve tüketicinin hali çıkarılması gereken yeni hal yasaları ile korunmalıdır. Çiftçiler kazanı kaldırmadan ve Kudurilerin Hal Tercümesi baskıya çıkmadan Karpuzkaldıran şelale başında çözüm bulunmalıdır!

Baklava kutusunda halkı haraca bağlayıp damda yatan şehir eşkıyası için ders niteliğinde bir hatırayı paylaşıyorum. Şairlerin sultanı merhum Necip Fazıl; karpuz için "Hayatımın en güzel hediyesi" der ve şöyle bir hatırasını paylaşır: Ramazan’dı. Oruçluydum. Tanıdığım bir tüccar bana iftar yemeğimi her gün evinden hususi otomobili ile gönderirdi. Ben de hapishane kapısının yanındaki tel örgüde yemeğimi beklerdim. Herkesin deliğine çekildiği o saatlerde bana izin verirlerdi. Yine böyle beklerken, bir gün ihtiyar bir adam tel örgüye sokuldu. Üstü başı dökülen, amele kıyafetli bir ihtiyar! Beni asla tanımadan "Oğlum içeride bir Necip Fazıl varmış. Şu karpuzu ona hediye getirdim. Allah rızası için ona götürüp verir misin?" dedi. Gözlerim, hücum eden yaşlardan yangın içinde "Ver Baba onu hemen götüreyim!" dedim ve aldım. İşte her türlü nefis oyunundan uzak Allah için verilen bir hediye! Bu meçhul Müslümandan tüten o güzel edayı ömrüm boyunca unutamam. Keşke o karpuzu kesmeseydim. Hep ona bakıp düşünseydim. İslam ahlakını fikretseydim. Ağlasaydım!

Ümmi mürşidim merhum Hacı Mustafa Akçay dedem anlatmıştı. Zamanın behrinde gariban birinin fakirhanesine bir misafir gelir. Öğle vaktinde tarhana çorbasından sonra bulgur pilavı sofraya konur. Ev sahibi akabinde kerimesine seslenir: Kızım getir şu oğlağı keselim!

Misafir: Aman Efendim niye zahmet ediyorsunuz? der. Meğer siniye konulan büyük baş kocaman bir taze soğandır. Tereyağlı pilav ile onu afiyetle götürürler. Daha sonra ev sahibi eşine seslenir: "Hatun getir şu koçu keselim!" Misafir: "Aman efendim ne gerek vardı?" der demesine ama; yine de koçu merak eder. İçinden "Akkoç mudur? Alakoç mudur? Karakoç mudur bakalım!" der.

Meğer kesilecek olan yine bir hayvan değil kocaman yerli bir Alacaşar karpuzudur. Onu da tekbirler ile keserek misafirine ikram eder. Afiyetle yerler ve misafir gönül hoşluğuyla dua eder.

İşte böyle! Çocukluk dönemimde ailemizin renkli televizyonları gibi her gün sabah akşam canlı yayında bulunan dedelerimiz ve ebelerimiz vardı. Bize uzun kış gecelerinde reklam aralarındaki ikram fasıllarında yatağa işersiniz diye fazla karpuz yedirmezlerdi. Buna rağmen bazan yatağa dünya haritası çizilirdi. Aynı kurala çift süren atlar ve yük taşıyan merkepler de uyardı.  Zira; kavun- karpuz kabuğu atıkları at ve eşeğin kaslarını gevşetir ve çekişten düşer derlerdi. Patatesin kesikleri/ufakları, yeşil otlar ve sebze-meyve atıkları sağmal ineklere ve davara yedirilirdi. Her evde mutlaka at veya eşek, koyun ya da keçi, köpek veya kedi vardı. Ekolojik denge de yerindeydi, ekonomik denge de. Açıktan besmele çekerek torunlarına örnek atalar vardı sofralarda. İsraf yoktu. Kanaat ve şükür vardı. Karpuzun kabukları sıyrılmadan atılmazdı, hatta böyle yapanlar karpuz yemiş sayılmazdı. Bazen kesilen karpuzlar ham çıkarsa çocuklara şifa niyetiyle gündüz vakti yedirirlerdi. Son güz döken karpuzlar turşu yapılırdı. Özel bevliyeci ve çocuk doktorumuz yoktu. İdrarın rengine göre beslenme ve tedavi edilirdi. Köyün askerlikte karpuz üzerinden iğne yapmayı öğrenen ve uygulayan sıhhiyeleri vardı. Karga deliği karpuzlar misafire ikram edilmezdi. Onların da yenecek kısmı mala doğranır, çekirdekleri köylerde dolaşan çerçilere satılmak üzere kurutulur ve saklanırdı.

Ne günlerdi hele! Köy odasında her gün sabah namazından sonra buluşan büyük rençberler birkaç ırgatlık bağ, bir iki dönüm kıraç tarla ve bostan ile oyalanan küçük çiftçiler için "On karış bostan, yan gel oğlum Osman! Oh ne a’la Mualla!" diye dalga geçerlerdi. Uzun kış günlerinde çat kapı misafirlere giderken "Arkanızı unutmayın yine gelin!" denirdi. Hatta saat on yatağa kon kuralını çiğneyen misafirlere "Neden ani kalktınız daha karpuz kesecektik" denilerek ince ve kibar bir mesajlar verilirdi.

Kıraç tarlalarda karpuz nöbeti tutarken havada çiğ ve yağmurdan kalan nemli ortamda saklanan akreplere dikkat edilirdi. Kavun karpuz yata yata büyür denilirdi lakin yine de her yağmurdan sonra karpuzlar çevrilirdi, altını üstüne getirerek çürümesine engel olunurdu. Bostan korkuluklarına konan kara kargalar kendi lisanı ile tembel insanoğluna adeta “Kalk!” derdi. Kıraç tarlalardan at arabası veya eşekler ile getirilen karpuzlar eve gelinceye kadar küfeden ya da heybeden mahallede oturan yaşlı kadınlara ve camide /okulda oynayan çocukların önüne meccanen yuvarlanırdı. Bereket vardı geviş getiren canlıların ve çocukların ağızlarında. Dua ve rahmet dilekleri vardı ihtiyarların dilinde. Hevenk çalıdan indirilen bir sahan parmak üzümü, yağlı tuluk yoğurdu/ peyniri, taze tandır çöreği ile Basansarnıç marka iri çekirdekli yerli ala karpuzların yiyimine doyum olmazdı. Karpuzların olgunu kulağından ve elinizle dokunduğunuz zaman çıkan sesinden anlaşılırdı. Kışın en güzel katıklarından bir olan kavun samana gömülerek samanlıklarda, karpuz da yüksek tavan kemer odaların serin raflarında saklanırdı. Evlerde elektrik ve şebeke suyu yoktu. Hele o soğuk çeşme oluğunun suyuna sokularak kesilen karpuzlara doyum olmazdı. Herkese birer dilim kesilir afiyetle yenirdi.

Maveradan maceraya uzanan ince bir çizgiden bugüne gelelim.15 Temmuz 2016 Demokrasi ve Milli Birlik Gününde destan yazan kahramanlar bostanı da kavunu da yemeyi hak etmiştir. Helal hoş olsun.

Sen de ey nadan adam! Bağa gel bostana gel. At silahını hizaya gel. Dile gel destana gel. Ağababan vermezse yalandan hastalan gel. Neşeti dinle neşeye gel. Yaz destanı kes bostanı!..

 


 Yazar Hakkında


 Hamdi ÖZ

14.07.2025 / Geretsried-Gelting/Deutschland.

 



108 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Bağa gel, bostana gel - 2 - 07/07/2025
Gazze’den sonra anız yerine izmarit atan serseriler bu defa Acem ülkesi İran’ı ataşa verdiler. Aslında amaçları birbirine komşu olan İslam ülkelerinin topunu imha etme planı devreye sokulmuştu. Önce İran sonra Turan diyorlardı.
Dokuz Köyün Aç Köpeği - 31/05/2025
Peygamber Efendimiz köpek besleme ihtiyacı duymamış ve torunu Hasan’a köpeğini evin dışında sevmesini tembih etmiştir.
Bağa Gel, Bostana Gel - 1 - 13/05/2025
Bağa gel bostana gel. Dile gel destana gel. Ocağı ve Otağı bekleyelim! Bostan çekirdeği Hıdırellez’de ya çömlekte ya da toprakta olmalıydı!...
Boyu Kavak, Aklı Savak Adamlar - 04/04/2025
Kozmik alemle ilgili bilgileri idrak eden cevher nazari akıl, insanı davranış yapmaya iten güç ise ameli akıldır.
Önce Fobi Derler, Sonra Lobisini Yaparlar - 23/12/2024
Mademki evrensel bir kitabın muhataplarıyız ve cihanşümul bir Peygamberin ümmetleriyiz, o halde tebliğ ve irşadımızı içinde yaşadığımız asrın insanının anlayacağı dilde yapmalıyız.
Hayat Engel Tanımaz - 07/12/2024
Mühim olan zihinlerdeki engelleri ve bariyerleri kaldırmaktır. Esas olan marazlı kalplerdeki mühürlü kilitlerin kırılması, ama gözlerdeki perdelerin sıyrılması, kepçe kulaklardaki ağırlıkların ve tüm manevi sakarlıkların giderilmesidir.
Allah bir verene bin versin - 24/11/2024
Efendim, vaktiyle İstanbul'da şebeke halinde çalışan ya da çalıştırılan üç kör varmış. Her biri Payitahtın önemli noktalarında dilencilik yapar, günlük hasılatlarını tamirat isteyen metruk bir mescidin içinde saklarlarmış.
Aleme ihanet eden ademe mahkumdur - 18/11/2024
Alemdar; inanç, amel ve ahlakıyla toplumda iz bırakan liderdir. Alemdar; başı duman pare pare müminlere omuzundan yol veren uzun dağdır.
Niçin Geldim Almanya'ya? - 12/09/2011
Gurbet illerinde umut oldu ekmek, Bir avcı önünde ceylan gibi sekmek, Öyle zor ki; postu deldirmeden hayat, Gidiş ve geliş yolunda cefa çekmek…
Hava Durumu
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam102
Toplam Ziyaret29190
Reklamlar

Bu Alana Reklam Vermek İçin Tıklayın