Gurbetin kahrını çekenler bilir. İzin dönemi gelmeden biletler alınır. Arabalar muayeneden geçer. Valizler hediyeler ile dolar. Temmuz ve Ağustos aylarında cennet vatan Anadolu’ya besmele ile hareket başlar. Yiyelim, içelim, gezelim, görelim, eğlenelim öğrenelim ve ibret alalım kabilinden seyahatin rotası çizilir. Harcamaya esas olan nakit çekilir, varış adresinin konumu cebe yüklenir. Sefer namazları kılınır. Kader arkadaşı komşular ile vedalaşılır dualar edilir. Arabanın ardından “yolunuz açık olsun, su gibi aziz olasınız!” anlamında sular serpilir.

Alpler, Toroslar ve Karadeniz Ovid Tüneli aşılır. Üzüm bağları, zeytin bahçeleri, bostan ve gülistanlar, denizler, nehirler, göller, pınar başları ve sahiller Âdem ve Havva’nın çocuklarını karşılar, ağırlar ve uğurlar. Elif misali göğe yükselen sedir çamları, ladin- meşe, çınar, köknar ve ardıç ağaçları ile toprağı örten koyu yeşil yamaçlar, Pamukkale travertenleri, Manavgat ve Düden şelaleleri, Peribacaları- Kapadokya ve Ihlara Vadileri gibi sessiz ve gizemli ortamlar seyyahların tercih ettikleri gözde mekanlardır.

Bir fincan mutluluk kahvesi yudumlamak adına insana yaşama sevinci veren kuş sesleri, ciğerine çektikçe ferahlık veren rengarenk lavantalar ve çiçekler, güller ve sümbüller, laleler ve menekşeler, reyhanlar ve çiğdemler, papatyalar ve kasımpatlar balayına çıkmış yeni evli çiftlerin evlilik hatıra albümüne ve arşivine girer. Kızılçukur vasisinde akşam vakti güneşin batımı izlenir ve bekarlığa veda pozları verilir. Gelin ve damat etrafa güzel kokular saçan seher yeli misali rüzgarlar ve mehtap eşliğinde engin denizlerin mavi sularında yelken açar, debi ve rejimi yüksek nehirlerde sörf yapar.

Acıkınca tadına doyum olmayan taze-yeşil sebze ve meyveleri kendi eliyle kopararak beslenir. Hurmayı, narı, kirazı, muzu, üzümü, kavunu, karpuzu, kirazı, vişneyi, eriği, şeftaliyi, kayısıyı, çileği koklayarak götürür. Domatesi salatalığı ve diğer organik sebzeleri kaya tuzuna bandırarak afiyetle yer. Denizde yüzer, kumsalda D vitamini alır, aile efradı ile güzel günler yaşar. Doğup büyüdüğü memleketindeki akraba ve akranları ile görüşür hasret giderir. Öğretmenleri, okul arkadaşları ve tertipleri ile görüştükleri düğün, bayrak merasimi, dini -milli bayram ve buluşma günlerinde pilava kaşık sallarken okul ve kışla anıları tazelenir. Tatilin tadı insanın damağında kalır, tatilin bitmesini istemez. Amma velakin; bir kimse baba evine varıp ebeveynin ellerini öpmeden yahut vefat eden anne veya babasının mezarına uğramadan izni   otellerde ve turistik eğlence mekanlarında geçip gitmişse tatil yapmış sayılmaz. Selimiye, Ayasofya, Sultan Ahmet, Eyüp Sultan, Çamlıca, Hacı Bayram, Melike Sultan, Ahmed Hamdi Akseki Camilerinde iki rekât namaz kılmadan olmaz. Aksaray’da mola verip Somuncu Baba’nın ekmeğinin ucundan koparmadan, Mevlâna şekerini tatmadan, Hacıbektaş Veli’nin aslanlı çeşmesinden kar suyunu içmeden olmaz. Ankara ve İstanbul başta Edirne, Bursa, Konya, Amasya, Trabzon vb. şehzade şehirlerini gezmeden olmaz. Hele Çanakkale Köprüsünü geçmeden, şehitler diyarında şühedayı ziyaret etmeden, ruhlarına üç ihlas ve bir Fatiha okumadan olmaz. Ahlat, Malazgirt, Diyarbakır, Şanlıurfa, Kahramanmaraş, Gaziantep, Adana, Antalya sahil yolu üzerinde safari yapmadan olmaz.

Nihayet gurbet ehli derin bir sızı ile Kapıkule’den geri döner. Gözünü yollara, özünü varlık aleminin bittiği yere, fizik ötesi kızıl ve sıfır noktasına diker. Bütün cennetler aslında bir cennetin numunesidir. Gurbet ehli dönüş yolunda ahiret cennetini hayal ederken ve düşünürken akıllara tekbir getiren Tavus kuşları, tesbih çeken Tuba ağaçları gelir. Orada; lezzetleri ile parmakları ısırtan kuş etleri, çekirdekli çekirdeksiz her çeşidinin bulunduğu Firdevs/üzüm bağları, buz gibi içim zevki veren Selsebil pınarları vardır.

Sadece cennet ehline özel, kapakları henüz açılmamış, Main marka mührü bozulmamış Tesnim içecekleri ve Kevser şarabı vardır. Giriş ve çıkışları müminlerin alınlarındaki secde izlerine kodlanmış sensör ayarlı Cennet konakları içinde yüksek tavan kemerli özel odalar vardır. Gözlerini sadece eşlerine hasreden Mezdeke’yi kıskandıran inci gibi parlayan pembe tenli, hayız ve nifas görmeyen, hiçbir insan ve cinin dokunmadığı yaşıt bakire Huri kızları, Sündüs dilberler ve behçet Nigarlar vardır. Dünyadan eşleri kafir olarak ayrılan mümin hanımlara da eşlik edecek ölümsüz gençler, Ğılmanlar, Vildanlar ve Nuriler vardır. Naim cennetinde gözlerin özleyeceği ve gönüllerin hoşlanacağı her güzellik vardır. Fuzuli’nin Hadikat-üs Sueda diye tarif ettiği Cennet ehlinin bahçesi çiçekler ve güller ile doludur. Cemalullah orada temaşa edilir, enbiya- evliya, aşıklar, sadıklar, hafızlar ve şüheda ile Hak Meclisinde buluşulur. Gerçek Millet bahçesi de orda, Ümmet bahçesi de ordadır. Muttakiler emin bir makamda, cennetlerde ve pınar başlarında olacaklardır.

Cennete rezervasyon için aracı tur ve reklam şirketleri aranmaz. Dünyada Allah’ın zatına sıfatına- işlerine ortak koşmadan O’nun Rab olduğuna ve yalnız Allah’a kulluk yapılacağına inanıp bu inancını kelime-i tevhit ve şehadet ile süsleyen, kalbi ile tasdik eden herkes girebilir. Dinine, devletine, milletine, ailesine, nesline, nefsine hatta bütün insanlığa, varlık alemine ve diğer mahlukata karşı faydalı işler yapmak, birlikte yaşadığı insanlara güzel davranmak ve mahlukata şefkat duymak yeterlidir. Allah’ın helal ve haram hududuna/günah ve sevap çizgisine uymak, iman ve İslam’ın şartlarını yerine getirmek yeterlidir.

Daha geniş izah ve açıklama için özellikle Muhammed, Duhan, Hicr, Tur, Kaf, Rahman, Vakıa, İnsan ve Ğaşiye, Sureleri okunmalıdır. Esrarengiz sekiz ayrı cennet vardır. Düşünebiliyor musunuz? Me’va, A’la, Adin, Naim, Hüsna, Selam, Mukame, Firdevs Cennetleri! Aman Allah’ım! Hepsi de mavi bayrak, yeşil ve alsancak! Fetih, Rıza, Safa, Selam, Rahmet, Reyyan, Vesile ve Sadaka kapıları! Altın bilezikler, gümüş kaplar, billur kaseler, dolu dolu kadehler, ipek kaftanlar! Dünyada yapılan her türlü karşılama, ağırlama ve uğurlama merasimleri cennetin dünyadaki mecazi gösterimidir.

Me’va; meleklerin, şehitlerin ve muttakilerin ağırlanacağı cennettir ve Müminler için Vahdettin Kasrı-Çırağan Sarayı misali Paşa Konağıdır. Hastalık, mikrop, günah, kötülük, kin, üreme, işeme, üzüntü, korku, süre, limit, ücret, rüşvet olmayan ırmak kenarlarında Muhammed Mustafa (as) elinden ümmetine yapılan havuz başı ikramları, tadı kokusu ve rengi değişmeyen saf sudan, şekersiz baldan, bozulmayan sütten ve sarhoşluk vermeyen şaraptan nehirler!

Hülasa; Cennet varlığı gizemli ve içinde sonsuz mutluluğun yaşandığı özel bir mükafat yurdudur. Cennet müminlerin tatil köyüdür. Cennete sevgi ile gidilir. Allah sevgisi bunun zirvesidir. Erkek, kadın, çocuk, hayvan, orman, ağaç ve eşya sevgisi insanı Allah sevgisine ulaştıran mecazi sevgilerdir. Bütün sevgiler Allah sevgisinde söner. Cennet sevgisi de öyledir. Aşık Yunus da işte bunu terennüm etmiştir. Cennet cennet dedikleri, birkaç köşkle birkaç Huri. İsteyene ver sen bunu. Bana seni gerek seni! Cennet’ül huld, makam-ı emin ve hüsn-ü meab’a koşan önden giden atlılara, ashab-ı yemin’e/ashab-ı meymene’ye selam olsun. Cennet ehli Rıdvan’a emanettir. Gazze’nin refah kapısı açılmadan kimse cennet kapılarının açılacağını hayal etmesin! Gazze gitti huzur bitti. Orman bitti cennet gitti. Oh mein Gott!

Hamdi ÖZ

30.07.2025, Geretsried-Gelting/Almanya